hiç tanımadığım adam çiçek verdi
1 sayfadaki 1 sayfası
hiç tanımadığım adam çiçek verdi
Bu gece uzun zamandan sonra
Birlikte yemek yiyecektik
İlk defa gidecektik dillere destan güzel bir yere
Almaya gelecekti akşam saat sekizde
Telefonun sesiyle kalktım sabah
Güneş parlıyordu, muhteşem
Uyanmıştım harika bir güne
Uzun uzun duş aldım
Bir soğuk bir sıcak
Damarlarımda esen fırtına hızlandı
Yürek atışlarım, zıpkın gibi bir taydı
Hipodromda yarışa başlayacak
Elbise dolabımın karşısında
Ne kadar kaldım bilmiyorum
Çok güzel olmalıydım bu gece
Çok özel olmalıydı
Sıcak olacaktı bu gece
Yalnız bize özel, sımsıcak
Nihayet karar verdim
Aşk kırmızıydı, seçtim kırmızı mini elbisemi
Kırmızı elbise de çok yakışırdı hani bana
Saçlarımı yüzlerce kez fırçaladım
Parlıyordu ışıl ışıl yakamozları kıskandırırcasına
İtinayla giyindim, makyaj da tamam
Kırmızı rujumu unutmadım elbet
Şöyle bir göz attım aynaya
Çapkın delikanlı misali
Kırmızı elbisemi her giydiğimde
Bayılırdı, tam da söylediği gibi
Fıstık gibiydim hani, megaloman bir tebessümle
Parfüm şişesine dalış yaptım
Yüksek ökçeli ayakkabılarıma
Kondum yumuşak bir sıçrayışla
Kanatlarım vardı kelebekleri kıskandıracak, tülden
Hazırdım uçmaya bulutlarda martılara eşlik etmeye
Yerimde duramıyordum, küt küt atıyordu kalbim
Evet, hazırdım, beklemeye koyuldum sabırsız
Ne kadar bekledim bilmiyorum
Dalmışım gece yarısını haber veren guguk kuşu
Saatin içinden uzatınca başını
Fırladım dışarıya tam manasıyla darmadağınıktım
Yalnızdım, canım acıyordu
Vurdum kendimi karanlık caddelere
Sahile götürdü ayaklarım
İstanbul’da sık sık gittiğimiz
Kadıköy iskelesinde buldum kendimi
Kaldırımları ıslatırken gözyaşlarım
Yanaklarımdan aşağı siyah yol aldı itinalı makyajım
Boş bir banka attım kendimi ayakkabılarım elimde
Rüzgâr içime işliyordu diken diken ayaktaydı tüylerim
Mavi karanlık denizi seyrederken üzgün
Tek bir yıldız yoktu gökyüzünde
Karanlık ryh halimden etkilenmiş olacaklar ki
Saklanmışlardı bulutların ardına
Hiç tanımadığım birazda çakırkeyif olduğunu sandığım bir adam
Dilinde içli bir türkü elinde kırmızı bir gül
Bana yaklaştı “oturabilir miyim hanımefendi”
Beklemeden cevabı oturdu yanıma
Öyle uzun boylu yakışıklı biri değildi
Sıradan, göze çarpmayacak adamdı
Makyaja bulanmış allak bullak yüzüme bakıp
Uzatarak elindeki kırmızı gülü
“hanımefendi çok güzelsiniz bu gülü kabul eder misiniz “?
Elinin tersiyle silerek akan gözyaşlarımı
“lütfen yanlış anlamayın sizi anlıyorum kendim kadar”
Diyerek bir buse kondurdu ısırgan bitmiş yanağıma, sıcak
Baka kaldım yüzüne, şaşkın, utangaç
Biraz dertleştik, benzemiyordu sebebi halimiz
O işten çıkarılmış evdekilere söylemeye dili varmamış
Sabah çıkarken çikolata ısmarlayan iki minik kızına
Elleri boş gitmekse ölüm gibi soğuk
Dertleşirken gecenin ayazında arkadaşıyla
İçmeden sarhoş olmuş kederinden
Kısa bir süre oturduktan sonra el sallayarak tebessümle
Hiç kimse değmez, bu kadar üzülme, harap etme kendini
Unutmuştu sanki uzaklaşırken kendi derdini
İstikamet ayrı, yuvasının yolu, bekleyen minik kızları meraklı
Benimse ısırgan bitmiş çorak yalnızlığım,
Köhne ıssız evim. Kimi ve neyi beklerken
Hiç tanımadığım bir adam çiçek verdi
Berbat görüntüme rağmen ifade ederek güzel olduğumu
Yürekten kondurduğu sıcak busesinde
Yakamozların dans edişini seyrettim
Ya o neredeydi niçin yoktu yanımda
Kırmızılar içinde bir kız bekliyordu
Yüreği acıyan
Birlikte yemek yiyecektik
İlk defa gidecektik dillere destan güzel bir yere
Almaya gelecekti akşam saat sekizde
Telefonun sesiyle kalktım sabah
Güneş parlıyordu, muhteşem
Uyanmıştım harika bir güne
Uzun uzun duş aldım
Bir soğuk bir sıcak
Damarlarımda esen fırtına hızlandı
Yürek atışlarım, zıpkın gibi bir taydı
Hipodromda yarışa başlayacak
Elbise dolabımın karşısında
Ne kadar kaldım bilmiyorum
Çok güzel olmalıydım bu gece
Çok özel olmalıydı
Sıcak olacaktı bu gece
Yalnız bize özel, sımsıcak
Nihayet karar verdim
Aşk kırmızıydı, seçtim kırmızı mini elbisemi
Kırmızı elbise de çok yakışırdı hani bana
Saçlarımı yüzlerce kez fırçaladım
Parlıyordu ışıl ışıl yakamozları kıskandırırcasına
İtinayla giyindim, makyaj da tamam
Kırmızı rujumu unutmadım elbet
Şöyle bir göz attım aynaya
Çapkın delikanlı misali
Kırmızı elbisemi her giydiğimde
Bayılırdı, tam da söylediği gibi
Fıstık gibiydim hani, megaloman bir tebessümle
Parfüm şişesine dalış yaptım
Yüksek ökçeli ayakkabılarıma
Kondum yumuşak bir sıçrayışla
Kanatlarım vardı kelebekleri kıskandıracak, tülden
Hazırdım uçmaya bulutlarda martılara eşlik etmeye
Yerimde duramıyordum, küt küt atıyordu kalbim
Evet, hazırdım, beklemeye koyuldum sabırsız
Ne kadar bekledim bilmiyorum
Dalmışım gece yarısını haber veren guguk kuşu
Saatin içinden uzatınca başını
Fırladım dışarıya tam manasıyla darmadağınıktım
Yalnızdım, canım acıyordu
Vurdum kendimi karanlık caddelere
Sahile götürdü ayaklarım
İstanbul’da sık sık gittiğimiz
Kadıköy iskelesinde buldum kendimi
Kaldırımları ıslatırken gözyaşlarım
Yanaklarımdan aşağı siyah yol aldı itinalı makyajım
Boş bir banka attım kendimi ayakkabılarım elimde
Rüzgâr içime işliyordu diken diken ayaktaydı tüylerim
Mavi karanlık denizi seyrederken üzgün
Tek bir yıldız yoktu gökyüzünde
Karanlık ryh halimden etkilenmiş olacaklar ki
Saklanmışlardı bulutların ardına
Hiç tanımadığım birazda çakırkeyif olduğunu sandığım bir adam
Dilinde içli bir türkü elinde kırmızı bir gül
Bana yaklaştı “oturabilir miyim hanımefendi”
Beklemeden cevabı oturdu yanıma
Öyle uzun boylu yakışıklı biri değildi
Sıradan, göze çarpmayacak adamdı
Makyaja bulanmış allak bullak yüzüme bakıp
Uzatarak elindeki kırmızı gülü
“hanımefendi çok güzelsiniz bu gülü kabul eder misiniz “?
Elinin tersiyle silerek akan gözyaşlarımı
“lütfen yanlış anlamayın sizi anlıyorum kendim kadar”
Diyerek bir buse kondurdu ısırgan bitmiş yanağıma, sıcak
Baka kaldım yüzüne, şaşkın, utangaç
Biraz dertleştik, benzemiyordu sebebi halimiz
O işten çıkarılmış evdekilere söylemeye dili varmamış
Sabah çıkarken çikolata ısmarlayan iki minik kızına
Elleri boş gitmekse ölüm gibi soğuk
Dertleşirken gecenin ayazında arkadaşıyla
İçmeden sarhoş olmuş kederinden
Kısa bir süre oturduktan sonra el sallayarak tebessümle
Hiç kimse değmez, bu kadar üzülme, harap etme kendini
Unutmuştu sanki uzaklaşırken kendi derdini
İstikamet ayrı, yuvasının yolu, bekleyen minik kızları meraklı
Benimse ısırgan bitmiş çorak yalnızlığım,
Köhne ıssız evim. Kimi ve neyi beklerken
Hiç tanımadığım bir adam çiçek verdi
Berbat görüntüme rağmen ifade ederek güzel olduğumu
Yürekten kondurduğu sıcak busesinde
Yakamozların dans edişini seyrettim
Ya o neredeydi niçin yoktu yanımda
Kırmızılar içinde bir kız bekliyordu
Yüreği acıyan
KaRiZM@- eflatun+giris
- çin astrolojisi :
Mesaj Sayısı : 180
Yaş : 37
Nerden : aydın
tutuğu+takım :
Kayıt tarihi : 03/10/08
karakter
seviye:
(0/0)
güçlülük:
(0/0)
başarı:
(3/3)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz